Kızılcık Dalları- Reşat Nuri Güntekin


Kızılcık Dalları birçok unutulmaz esere imzasını atmış, eserleri film ve diziye aktarılmış yazarlarımızdan Reşat Nuri Güntekin'in kitabıdır. Usta yazar bu eserinde de yalın bir dil kullanmış ve toplumdaki ahlak çöküşünü, o dönemin yaşantısını gözler önüne sermiştir. Her şey Pendik istasyonunda başlar. Bu istasyonda akrabalarını bekleyen Nadide Hanım ve amcası ile yolculuk eden küçük Gülsüm'ün yolları kesişir. Zorlu bir yolculuğun sonunda Gülsüm'ün hayatı bir anda değişir ve bu değişim onun karakterinin belirlenmesine vesile olur. Kızılcık Dalları yetim bir kızın kendisini evlatlık olarak alan zengin hanımın evinde yaşadığı dramı konu alıyor. Gülsüm başına gelen olayların ne kadarında suçlu ne kadarında masum kitabı okuyanlar buna kendileri karar verebilirler. 
Reşat Nuri Güntekin'in diğer eserleri kadar etkileyici bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Küçük bir kızın yaşantısının altındaki ibretlik hikaye okunmaya değer. Şimdi sözü daha fazla uzatmadan Kızılcık Dalları kitap özeti yapalım. Nadide Hanım İstanbul'da büyük bir konağın hanımıdır. Eşinin ölümünden sonra konakta tek söz sahibi olan bu kadın merhametli fakat biraz da hastalıklı bir yapıya sahiptir. Konağında kızları, damatları ve torunları ile birlikte geniş bir aile olarak yaşamaktadırlar. Bir gün Pendik istasyonunda akrabalarını beklerken trenden inen fakir bir grup dikkatini çeker. Bu grupta yaşlı bir adam, küçük bir kız çocuğu bir de bebek vardır. Çok fakir olduğu kıyafetlerinden ve eşyalarından belli olan bu insanlar istasyondakilerin alay konusu olurlar. Nadide Hanım'ın akrabaları da bu insanlarla eğlenirler ve sonra konağa giderler. 
Gece olduğunda gündüz istasyonda gördükleri adam ve çocukları konağın yakınlarında kamp yapmış şekilde bulan aile onlara ilgi gösterir. Nadide Hanım onların karnını doyurmak ve evinde misafir etmek ister. Gülsüm'ün kucağındaki küçük bebeği hiç bırakmaması yaşlı kadının dikkatini çeker. Küçük kız kardeşi İsmail'e çok düşkündür ve bunu gören Nadide Hanım torunu Bülent'e bakıcılık yapması için Gülsüm'ü evlatlık almak ister. Bu düşüncesini küçük kızın amcasına açar ve olumlu cevap alır. Ertesi sabah Gülsüm uyandığında amcasının ve kardeşi İsmail'in gitmiş olduğunu görür. Bu duruma çok üzülse de razı gelmekten başka çaresi yoktur. Böylece küçük kız Nadide Hanım'ın evlatlığı olarak konakta yaşamaya başlar. Nadide Hanım ona iyi davranmaktadır fakat diğer çocuklar ve evdeki yardımcılar Gülsüm'e çok kötü davranırlar. Çocuklardan ya da çalışanlardan kim bir suç işlese hemen Gülsüm'ün üzerine atılır ve küçük kız dayak yer. Zamanı gelince konaktaki diğer çocuklarla birlikte okula gönderilir fakat başarılı olamaz ve okuldan alınır. Böylece tüm zamanını evde geçirmeye başlar. 
Gülsüm'ün konakta yakınlık kurduğu tek insan Lala Tahir Ağa'dır. Küçük kız gece herkes uyuduktan sonra lalanın odasına giderek ona kardeşi İsmal'i anlatmaktadır. Yaşlı adam da bıkmadan usanmadan küçük kızı dinler fakat bu yakınlığında samimi değilidir. Para göz ve çıkarcı yapısı nedeni ile küçük kıza dost gibi görünür. Onun kardeşine göndermesi için kendisine verdiği paraları ve eşyaları göndermeyerek kıza yalan söyler. Ayrıca Gülsüm'ü bazı ufak tefek hırsızlıklar yapmaya da teşvik eder. Küçük kız bir gün evin hanımı tarafından yakalanır ve yaptığı hırsızlık ortaya çıkar. O günden sonra herkes ona hırsız demeye başlar fakat Gülsüm bu duruma da alışır. 
Gülsüm zamanı geldiğinde evin küçük oğlu Bülent'e bakmaya başlar. Gülsüm kardeşi İsmail'e olan tüm sevgisini Bülent'e verir. Başlarda her şey iyi giderken Bülent büyüdükçe Gülsüm'e ters davranmaya başlar ve bir gün Bülent'in kolu kırılınca onu Gülsüm'den ayırırlar. Gülsüm yine ev işlerine yardım ederek konakta yaşamını sürdürmeye devam eder. Nadide Hanım bir gün Pendik'te bir tanıdıkları ile karşılaşır. Murat ismindeki bu adamın karısı verem olmuştur ve durumu da oldukça ciddidir. Bunları öğrenen Nadide Hanım Gülsüm'ü Murat'ın hasta eşine bakması için yollar. Bu arada hastanın durumu gittikçe ağırlaşmaktadır ve Murat eşi öldükten sonra Nadide Hanım'ın kızı Saniye ile evlenmeyi düşünmeye başlamıştır. Bunu fark eden Murat'ın eşi ölüm döşeğindeyken Gülsüm'e bir şeyler söyler. Saniye ile Murat'ı evlendirmeleri halinde Nadide Hanım'a beddua eder. Bir süre sonra Murat'ın eşi ölür ve düğün hazırlıklarına başlarlar. Gülsüm Murat'ın ölen eşinin son sözlerini konakdakilere aktardıktan sonra evi terk eder. 
Aradan yıllar geçmiştir. Hasta yatağında beddua eden kadının ahı tutmuş ve Nadide Hanım'ın tüm sevdikleri ölüp gitmiştir. Yaşlı kadın Ankara'da akrabalarının yanında kalmaktadır. Akrabaları ile eğlenmeye giden Nadide Hanım'ın yıllar önce evlet edindiği ve konağında onca eziyet çeken Gülsüm'ü orada kantocu olarak karşısında görmesiyle kitap son buluyor.
Kızılcık Dalları kitap yorumu burada son bulurken, kitaptaki karakterlerin insana aslında çok da yabancı gelmediğini söylemeliyim. Bugün bile çevremize baktığımızda ahlaki çöküntünün insanlara neler yaptığını açıkça görüyoruz. O dönemin şartları ile günümüz şartları aynı olmasa da insanlardaki ahlak, dürüstlük ve vicdan kavramları iyi insanlar için hep aynı kalmaya devam edecektir. Bir okuyucu olarak ben burada Gülsüm'ü suçlayamıyorum. Henüz küçük bir çocukken onu aşağılayan, döven ve hatta hırsızlığa teşvik eden insanlar onun karakterinin yapı taşlarıdır. 

Yorumlar