Satranç Stefan Zweig'in kaleme aldığı son kitabıdır. Bir anlamda usta yazarın vedası da diyebileceğimiz bir kitap. İtiraf etmeliyim ki Satranç'ı ilk okumaya başladığımda yanlış bir seçim yaptığımı düşünmeye başlamıştım. Fakat kitap yarım bırakmayı sevmediğim için sonunu getirmeyi düşündüm. İyi ki de öyle yapmışım. İlerleyen sayfalarda kurgu beni etkisi altına aldı ve sonlarına yaklaştığımda kitabın bitmesini istemediğimi fark ettim. Ünlü bir satranç oyuncusu ve satrancı tutku haline getirmiş bir adam aynı gemiye binerse bize de olacakları okumak düşer. Stefan Zweig'in son eserini henüz okumamış olanlar için Satranç kitap yorumu gelsin.
Bir gemi yolculuğu ile başlayan kitap iki satranç oyuncusunu karşı karşıya getirecektir. Satranca tutkun olan ve bu uğurda beyin humması geçiren Dr. B ve dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic'in yaşamlarından kesitler sunan kitabın finali ise harika. Satranç şampiyonu Czentovic küçükken anlama ve konuşma konusunda zorluk çekmiştir. Babası bir arkadaşı ile evlerinde her akşam satranç oynadığı için çocuk onları izleyerek bu oyunu öğrenmiştir. Bir gün babası oynadığı satrancı yarım bırakmak zorunda kalınca Mirko Czentovic babasının yerine oyuna devam eder ve peş peşe kazanır. İşte bu olay onun hayatının dönüm noktası olur. Başarı merdivenini hızla çıkan Czentovic satrançta usta olmasına rağmen ne yazık ki hala aptalca bakışlara ve anlaşılmaz bir konuşmaya sahiptir. Bu nedenle fazla konuşmayan ve sadece satranca yoğunlaşan birisidir.
Gemideki yolculardan zengin bir adam olan McConnor dünya satranç şampiyonu ile birlikte yolculuk ettiğini öğrenince onunla bir el satranç oynamak ister. Para karşılığı oynanacak bu oyunda gemide bulunan tüm satranç meraklıları Czentovic'e karşı oynayacaklardır. Şampiyon rahat bir şekilde oyunu oynar ve onca rakibe karşı kazanır. Hırslı yapısından dolayı yenilgiyi hazmedemeyen McConnor bir el daha oynamayı teklif eder ve bu teklifi sonucunda bir karşılaşma daha başlar.
Tam Czentovic kazanacağı sırada ortaya çıkan bir adam her şeyi değiştirir. Sonuçta oyun berabere biter. Bunun üzerine McConnor adının Dr. B olduğunu öğrendiği kişiye Czentovic ile bir el satranç oynamasını teklif eder. Dr. B 25 yıldır hiç satranç oynamadığını söyleyerek bu teklifi kabul etmez. Buradan sonrasında Stefan Zweig Dr. B'nin öyküsüne geçer. Dr. B yıllar önce kanunsuz bir iş yaptığı gerekçesiyle içinde sadece bir koltuk, bir dolap, bir de leğen bulunan bir odaya kapatılır. Küçük bir oda ve küçük bir parmaklıklı pencere bulunan bu yerde yaşamak zorunda kalan doktor başlarda pek zorlanmasa da ilerleyen günlerde zaman kavramını yitirmeye başlar. Yine her zaman ki gibi küçük hapishanesinden alınıp sorguya götürüldüğünde, odadaki askıda bulunan asker montunun içinde bir kitap görür. Bu kitabı çalar ve o andan itibaren hayatı değişir. Bu kitap bir satranç oyunları kitabıdır. Dr. B. ilk önce hayal kırıklığı yaşasa da bu durumdan çabuk kurtulur ve küçük odada kendi imkanları ile satranç tahtası ve taşlarını yapar. Kitaptaki tüm oyunları kendi kendine oynar ve zamanla tahta ve taşlara da gerek kalmadan zihninde satranç oynamaya başlar. Bu noktadan sonra Dr. B'de satranç oynamak bir saplantı haline gelir, öyle ki artık uykuda bile satranç oynamaktadır. Derken iyice psikolojisi bozulur rakibi kendisi olduğu halde yenilince kızmaya başlar ve günün birinde bu yüzden sinir krizi geçirir. Bu esnada yaşadığı talihsiz bir kaza sonucunda eli kesilir ve hastaneye kaldırılır. Sonrasında serbest kalır ve bir daha satranç oynamamaya karar verir.
Bu kararına yıllarca uysa da gemideki o tesadüf onun içindeki dürtüyü harekete geçirir ve Czentovic ile bir el satranç oynamayı kabul eder. Oyun sırasında gereğinden fazla heyecanlanan Dr. B. bir sinir krizinin eşiğine gelir. Buradan sonrasında ne olduğunu öğrenmek isteyenler gerisini kitapta bulabilirler. Satranç kitap özeti burada son bulurken bu güzel eseri henüz okumayanlar kaldıysa okumalarını önerebilirim.
Merhabalar,
YanıtlaSilAvusturyalı roman, tiyatro, biyografi yazarı Stefan Zweig’i ilk olarak ”Satranç” kitabıyla tanımıştım. ‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romanını da dün itibariyle bitirdim. ”Olağanüstü Bir Gece”, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimini anlatmaktadır. Romanda beni en çok etkileyen cümle şu iki cümle olmuştu:
-Kendisini bulmuş olan insan dünyada hiçbir şeyi kaybetmeyecektir. Kendi içindeki insanı kavramış olan insan ise bütün insanlığı anlayacaktır.
-Ne var ki bu satırları zaten sadece kendim için yazacaktım ve kendime bile tam açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu.
‘’Olağanüstü Bir Gece’’ adlı romandan altını çizdiğim, en sevdiğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/olaganustu-bir-gece-romanindan-muhtesem-20-alinti/
Umuyorum ilgiyle okursunuz,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.